Anomi, sosyolojide "kuralsızlık" veya "norm boşluğu" anlamına gelen, toplumsal düzenin zayıfladığı, değer ve normların belirsizleştiği durumu ifade eden bir kavramdır. Bireylerin toplumda neyin doğru, neyin yanlış olduğuna dair rehberlikten yoksun kalmasıyla ortaya çıkar.
Kavram, ilk kez Fransız sosyolog Émile Durkheim tarafından 1897'de yayımlanan İntihar adlı eserde sistematik olarak ele alınmıştır. Durkheim, anomiyi toplumsal bütünleşmenin zayıflamasının bir sonucu olarak tanımlamıştır.
Durkheim, toplumsal düzenin bireysel arzuları sınırlandırdığını savunur. Normlar zayıfladığında, bireyin sınırsız arzuları ile bunları tatmin etme olanakları arasında bir uyumsuzluk doğar. Bu durumu basit bir eşitsizlikle gösterebiliriz:
\( D > O \)
Burada \( D \) bireyin arzuları/beklentileri, \( O \) ise toplumun sunduğu olanaklardır. Anomik durumda bu eşitsizlik kronik hale gelir ve bireyde hayal kırıklığı, yabancılaşma ve amaçsızlık yaratır.
Modern toplumlarda anomi kavramı şu bağlamlarda yeniden tartışılmaktadır:
Anomi, bir toplumun "ahlaki altyapısının" geçirdiği dönüşüme ayak uyduramamasından kaynaklanan bir düzensizlik halidir. Sadece norm eksikliği değil, aynı zamanda çelişkili ve işlevsiz normların varlığı da anomiye yol açabilir. Sosyolojik analizlerde, toplumsal sorunları anlamak için hâlâ temel bir kavram olarak kullanılmaktadır.