Hikayenin kahramanlarından İo, Hera'nın rahibelerinden biriydi ve güzelliğiyle Zeus'un dikkatini çekmişti. Zeus'un İo'ya olan ilgisi, kıskançlığıyla bilinen Hera'nın gazabını üzerine çekmesine neden oldu.
Hera, İo'yu korumak ve Zeus'un onu elde etmesini engellemek için yüz gözlü dev Argus Panoptes'i görevlendirdi. Argus, gözlerinin bir kısmını uyurken bile açık tutabildiği için İo'nun kaçması imkansızdı. Bu durum, İo için sürekli bir esaret anlamına geliyordu.
Zeus, İo'nun durumuna üzülerek onu bir inek şekline dönüştürdü. Ancak Hera, bu hileyi sezerek ineği istedi ve Argus'u onu gözetlemekle görevlendirdi. İo, artık bir inek olarak Argus'un gözetiminde dolaşmak zorundaydı. Zeus, İo'nun bu çaresiz durumuna daha fazla dayanamayarak oğlu Hermes'i devreye soktu.
Hermes, kurnazlığı ve müzik yeteneğiyle tanınırdı. Argus'u uyutmak için büyüleyici bir müzik çalmaya başladı. Argus, Hermes'in müziğine dayanamayarak sonunda tüm gözlerini kapattı. Bu anı fırsat bilen Hermes, Argus'u öldürerek İo'yu özgürleştirdi.
Argus'un ölümünden sonra bile Hera'nın gazabı dinmedi. İo'nun peşine bir at sineği gönderdi ve İo, bu sineğin ısırıklarıyla çılgınca dolaşmaya başladı. Mısır'a kadar kaçan İo, sonunda Zeus tarafından eski haline döndürüldü ve Mısır'da tanrıça olarak kabul edildi.
Argus ve İo arasındaki ilişki, doğrudan bir aşk hikayesi olmaktan ziyade, tanrıların arasındaki güç mücadelesinin ve kıskançlığın bir yansımasıdır. Argus, İo'ya aşık olmaktan ziyade, Hera'nın emrinde bir bekçiydi. İo'nun yaşadığı trajedi, tanrıların insan hayatları üzerindeki etkisini ve bazen acımasızca oynadıkları oyunları gözler önüne serer.
Bu hikaye, aşkın, özgürlüğün ve ilahi adaletin karmaşık bir alegorisidir. İo'nun yaşadığı zorluklar, mitolojide sıkça karşılaşılan, tanrıların gazabından kaçmanın ve sonunda kurtuluşa ermenin sembolü olarak kabul edilir.