Khaled Hosseini'nin 2007'de yayımlanan ikinci romanı Bin Muhteşem Güneş, sadece bir edebiyat şaheseri değil, aynı zamanda Afganistan'ın yakın tarihine, savaşın yıkıcılığına ve kadın dayanışmasının gücüne tutulan bir ayna. Kite Runner'ın (Uçurtma Avcısı) yazarından, bu kez merkezine iki Afgan kadınını alan, yürek burkan ve bir o kadar da umut dolu bir hikaye.
Roman, farklı dünyalardan gelen, ancak kaderin zalim ellerinde birleşen iki kadının etrafında şekillenir:
Roman, 1960'lardan 2000'li yılların başına uzanan bir zaman diliminde, Afganistan'ın Sovyet işgali, mücahitlerin yükselişi, iç savaş ve Taliban rejimi gibi en kaotik ve acı dolu dönemlerini arka plana alır. Meryem ve Leyla'nın kişisel trajedileri, ülkelerinin yaşadığı kolektif trajediyle iç içe geçer.
Meryem, babasının zorlamasıyla kendinden yaşça büyük, Kabil'li ayakkabıcı Raşit ile evlendirilir. Bu evlilik, onun için fiziksel ve duygusal şiddetle dolu bir hapishaneye dönüşür. Yıllar sonra, savaşta ailesini kaybeden ve yaralı halde bulunan Leyla, Raşit tarafından "kurtarılır" ve onun ikinci eşi olmak zorunda bırakılır. İlk başta birbirlerine düşman olan iki kadın, Raşit'in zulmü altında, ortak acıları ve hayatta kalma mücadeleleri sayesinde güçlü bir anne-kız, kız kardeş, dost bağı kurarlar.
Bin Muhteşem Güneş, okuyucuyu derinden sarsan, gözyaşı döktüren, ancak sonunda insanlığa dair inancı tazeleyen bir roman. Meryem'in karakter yolculuğu, sessiz bir kurban olmaktan, sevdiği insanlar için her şeyi göze alan bir kahramana dönüşümünün destanıdır. Hosseini, evrensel temaları, unutulmaz karakterleri ve sürükleyici anlatımıyla, dünyanın bir köşesinde yaşananları tüm insanlığın meselesi haline getirmeyi başarır. Bu kitap, sadece Afgan kadınlarının değil, tüm dünyada ezilen, görünmez kılınan ama asla pes etmeyenlerin sesi olmuştur.
Özetle: İki kadının, bir ülkenin yıkımına rağmen sevgi ve dayanışmayla inşa ettikleri hayat mücadelesinin, unutulmaz ve muhteşem hikayesi.