Peyami Safa'nın 1931 yılında yayımlanan Fatih Harbiye romanı, Türk edebiyatında Doğu-Batı çatışması temsilinin en önemli örneklerinden biridir. Bu çatışmanın merkezinde ise, içsel bunalımları ve toplumsal değişimle şekillenen kimlik arayışıyla Neriman karakteri bulunur. Roman, onun şahsında bir milletin modernleşme sancılarını ve kültürel ikilemini gözler önüne serer.
Neriman, geleneksel bir mahalle olan Fatih'te, babası ve nişanlısı Şinasi ile birlikte yaşayan genç bir kızdır. Ancak onun karakteri, bulunduğu muhitin sınırlarını aşan bir özlemle doludur.
Neriman, ilk başlarda içinde bulunduğu hayattan son derece sıkılmış ve Batılı yaşama dair her şeye büyük bir özlem duyar durumdadır. Bu özlem, onu nişanlısı Şinasi'den ve mahallesinden uzaklaştırır.
Macit Bey ile tanışması, onun Batı dünyasına açılan kapısı olur. Balolara, konserlere gitmeye başlar. Ancak bu dünyanın yapaylığını, sahteliğini ve maddeciliğini zamanla fark eder. Bu farkındalık, dönüşümünün ilk tohumlarını atar.
Yaşadığı hayal kırıklıkları ve özellikle bir konserde dinlediği Şark müziğinin onda uyandırdığı duygular, Neriman'ı köklerine döndürür. Anlar ki, gerçek mutluluk taklitte değil, özünde saklıdır. Bu, basit bir "geri dönüş" değil, yaşadığı buhranlar neticesinde ulaştığı bir "kendini bilme" halidir.
Neriman, sadece bir roman karakteri değil, aynı zamanda Cumhuriyet'in erken döneminde yaşanan kültürel kimlik bunalımının bir metaforudur. Peyami Safa, onun şahsında, körü körüne bir Batı taklitçiliğinin getireceği yabancılaşma tehlikesine ve kendi değerlerine yabancılaşmış bir modernleşmenin iç açmazlarına dikkat çeker. Neriman'ın sonundaki "uyanış", yazarın tercih ettiği sentezi gösterir: Kişinin kendi kültürel kodlarını reddetmeden, modern dünyayla uyum içinde var olabilmesi.
Sonuç olarak, Neriman karakteri, sadece edebi bir figür olmanın ötesinde, toplumsal değişim rüzgarlarının bireyin iç dünyasında yarattığı fırtınaların unutulmaz bir portresidir.