Fotoğraf makinesinin icadı, tek bir anın veya tek bir kişinin eseri değil, yüzyıllar süren bir merak, deney ve bilimsel birikimin sonucudur. Günümüzde cebimizde taşıdığımız telefonlarla anında fotoğraf çekebilmemizin arkasında, ışıkla resmetme hayalinin izini süren birçok mucit ve bilim insanı yatar. Bu yazıda, fotoğraf makinesinin icadına giden yolu ve bu süreçteki kilometre taşlarını keşfedeceğiz.
Fotoğrafın temel prensibi olan "kamera obscura" (karanlık oda), aslında antik çağlardan beri biliniyordu. Aristoteles ve İbn-i Heysem gibi düşünürler, karanlık bir odadaki küçük bir delikten giren ışığın, karşı duvara dışarıdaki görüntünü baş aşağı olarak yansıttığını gözlemlemişlerdi. Ancak bu görüntüyü kalıcı hale getirmek, yüzyıllar boyunca çözülemeyen bir bilmece olarak kaldı.
Fransız mucit Joseph Nicéphore Niépce, ışığa duyarlı bir madde (bitüm) kapladığı kalay-kurşun bir levhayı, evinin penceresinden görünen manzaraya yaklaşık 8 saat boyunca pozlayarak tarihteki ilk kalıcı fotoğrafı ("View from the Window at Le Gras") elde etti. Bu yönteme "heliografi" (güneş yazısı) adını verdi. Bu, fotoğraf makinesinin değil, ancak fotoğrafik görüntünün fiili icadı olarak kabul edilir.
Niépce'nin ortağı Louis Daguerre, onun çalışmalarını geliştirerek daha pratik ve daha kısa poz süreleri (dakikalar) gerektiren "daguerreotype" yöntemini icat etti. Gümüş kaplı bir bakır levhayı iyot buharına tutarak ışığa duyarlı hale getiriyor, pozladıktan sonra da cıva buharıyla görünür kılıyordu. Fransız hükümeti 1839'da bu buluşu satın alarak tüm dünyaya "hediye etti" ve bu tarih genellikle fotoğraf makinesinin halka açık icat tarihi olarak anılır.
İngiliz bilim insanı William Henry Fox Talbot, aynı dönemde "calotype" adını verdiği, negatif görüntüden sınırsız pozitif baskı yapılmasına olanak tanıyan bir yöntem geliştirdi. Bu, modern fotoğrafçılığın temelini oluşturdu. Ayrıca, Sir John Herschel "fotoğraf" (photograph) terimini, Yunanca "phōs" (ışık) ve "graphé" (çizim) kelimelerinden türeterek literatüre kazandırdı.
George Eastman, fotoğrafçılığı profesyonellerin ve zengin amatörlerin elinden alıp herkese sunan devrimi başlattı. "Kodak No.1" adını verdiği, önceden yüklü 100 pozluk filmi olan basit kutu kamerayı piyasaya sürdü. Sloganı her şeyi özetliyordu: "Siz düğmeye basın, gerisini biz hallederiz." Kullanıcı filmi bitirdiğinde, makineyi ve filmi fabrikaya gönderiyor, baskıları ve yeni filmi yüklenmiş makinesi geri geliyordu.
Fotoğraf makinesinin icadını tek bir tarihe sığdırmak mümkün değildir. 19. yüzyılın başlarında Niépce, Daguerre ve Talbot ile başlayan kalıcı görüntü serüveni, Eastman'ın ticarileştirme vizyonu ve dijital teknolojinin sınırsız olanaklarıyla evrimini sürdürmüştür. Bu icat, yalnızca bir teknolojik cihaz değil, aynı zamanda insanlık tarihini, anıları ve bakış açılarını belgeleme biçimimizi kökten değiştiren bir kültürel dönüm noktasıdır.