Hak ehliyeti, bir kişinin haklara ve borçlara sahip olabilme, yani hukuki bir süje olabilme yeteneğidir. Bu ehliyet, hukuk düzeni tarafından tanınan ve kişiliğin bir sonucu olarak kendiliğinden kazanılan temel bir yetenektir. Peki, bu ehliyet ne zaman başlar? İşte bu sorunun cevabı, Türk Medeni Kanunu'nda (TMK) açıkça belirtilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesi, hak ehliyetinin başlangıcını düzenler. Bu maddeye göre:
Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere, TMK'da hak ehliyetinin başlangıcı için esas alınan an, doğum anıdır. Ancak burada önemli bir şart bulunmaktadır: Çocuğun sağ olarak doğması gerekmektedir.
Hak ehliyetinin doğumla başlaması, ana rahmindeki ceninin hukuki durumunu da gündeme getirmektedir. Ceninin hak ehliyeti tam olarak başlamamış olsa da, hukuk düzeni tarafından bazı durumlarda korunmaktadır. Bu koruma, özellikle ceninin menfaatlerinin söz konusu olduğu hallerde kendini gösterir.
TMK'nın aradığı "sağ doğmak" şartı, bebeğin doğumdan sonra kısa bir süre dahi olsa yaşaması anlamına gelir. Bebeğin nefes alması veya kalp atışlarının olması, sağ doğma şartının gerçekleştiğini gösterir. Bebeğin ne kadar süre yaşadığı önemli değildir; önemli olan, canlı olarak dünyaya gelmesidir.
Türk Medeni Kanunu'na göre hak ehliyetinin başlangıcı, doğum anıdır. Ana rahmindeki cenin, tam anlamıyla hak ehliyetine sahip olmasa da, hukuk düzeni tarafından çeşitli şekillerde korunmaktadır. Bu koruma, ceninin menfaatlerinin gözetilmesi ve yaşam hakkının dolaylı olarak tanınması şeklinde kendini gösterir.