Orhan Kemal, Türk edebiyatının en önemli toplumcu gerçekçi yazarlarından biri olarak, eserlerinde hep "küçük insanın" büyük hikayesini anlatmıştır. Hanımın Çiftliği de bu geleneğin en çarpıcı örneklerinden biridir. 1961 yılında yayımlanan bu roman, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda toplumsal sınıflar, gelenekler, iktidar ilişkileri ve insanın iç hesaplaşmaları üzerine derin bir psikolojik ve sosyolojik incelemedir.
Roman, Çukurova'nın bereketli topraklarında geçer. Olay örgüsü, varlıklı bir toprak sahibi olan Haceli Ağa'nın çiftliğinde yaşayan insanların hayatları etrafında şekillenir. Romanın merkezinde ise iki güçlü karakter vardır:
Bu iki karakterin imkansız aşkı etrafında, çiftlikteki diğer insanların (ırgatlar, kahyalar, komşular) hikayeleri de örülür. Orhan Kemal, her bir karakteri derinlemesine işleyerek, adeta bir toplum kesitini okurun önüne serer.
Hanımın Çiftliği, yüzeysel bir aşk romanı olmanın çok ötesine geçer. Orhan Kemal, bu eserle güçlü bir toplumsal eleştiri sunar:
Güllü ve Kâzım'ın aşkı, aslında toplumdaki katı sınıf ayrımlarının bir metaforudur. Ağa ile ırgat arasındaki uçurum, aşkı bile imkansız kılan bir duvardır. Orhan Kemal, bu ilişki üzerinden, sınıfsal yapıların insan duygularını ve kaderlerini nasıl belirlediğini acımasızca gözler önüne serer.
Haceli Ağa, sadece toprağın değil, insanların da sahibidir. Roman, mülkiyetin nasıl bir iktidar aracına dönüştüğünü, bu iktidarın kadın-erkek, ağa-işçi ilişkilerini nasıl şekillendirdiğini anlatır. Güllü Hanım bile, görünürde "hanım" olmasına rağmen, aslında erkeğin mülkü olarak tasvir edilir.
Orhan Kemal, romantik köy edebiyatı kalıplarını kırar. Çukurova'nın görkemli doğası, ırgatların ağır çalışma koşulları, yoksulluk, alın teri ve umutla iç içe geçmiş halde sunulur. Betimlemeler o kadar gerçekçidir ki, okur kendini çiftliğin tozlu yollarında, sıcak tarlalarında hissedebilir.
Orhan Kemal'in en büyük gücü, yalın ve akıcı dilidir. Diyaloglar son derece doğal ve karakterlerin sosyal konumlarını yansıtacak şekilde kurgulanmıştır. Irgatların konuşma tarzı ile ağanın konuşma tarzı arasındaki fark, sınıfsal ayrımı dil üzerinden de hissettirir. Yazar, gereksiz süslü anlatımlardan kaçınır; duyguyu ve eleştiriyi, olayların ve diyalogların doğal akışı içinde verir.
Hanımın Çiftliği, finalinde okuyucuya kolaycı çözümler sunmaz. Trajik ve düşündürücü bir sonla, toplumsal düzenin bireyi nasıl ezip geçtiğini gösterir. Bu roman, sadece geçmişe dair bir hikaye değil, günümüzde hâlâ devam eden eşitsizliklere, insanın iç çatışmalarına ve toplumsal baskılara dair zaman ötesi bir sesleniştir. Orhan Kemal'in bu ustalık eseri, edebiyatseverlerin kütüphanesinde mutlaka bulunması gereken bir klasiktir.
Not: Roman, 1988 yılında aynı isimle televizyon dizisi olarak da uyarlanmış ve büyük ilgi görmüştür.