Osmanlı İmparatorluğu denilince akla ilk gelen görkemli padişahlar, fetihler ve ihtişamlı bir devlet yapısıdır. Ancak bu yapının merkezinde, sarayın iç işleyişinde ve hatta devlet politikalarında etkili olmuş önemli bir kurum vardı: Haseki Sultan. Peki, bu unvan tam olarak ne anlama geliyordu ve Osmanlı tarihinde nasıl bir role sahipti? Gelin, bu tarihi figürü yakından tanıyalım.
Haseki Sultan, Osmanlı İmparatorluğu'nda padişahın nikahlı eşi veya en gözde cariyesine verilen bir unvandı. Kelime anlamı olarak Arapça'da "has" (özel, seçkin) kökünden gelen "haseki", "padişahın biriciği" veya "gözdesi" anlamını taşır. "Sultan" ise hem erkek hem kadın hanedan üyeleri için kullanılan bir onur ifadesiydi.
Bu unvan, özellikle 16. yüzyıldan itibaren (I. Süleyman dönemi ve sonrası) kurumsal bir kimlik kazandı. Haseki Sultan, artık sadece padişahın eşi değil, aynı zamanda belirli bir maaş, kendi dairesi (Haseki Dairesi), geniş bir hizmetli kadrosu ve siyasi nüfuza sahip bir makam haline geldi.
Haseki Sultan'ın saray hiyerarşisindeki yeri son derece önemliydi:
Asıl adı Alexandra Lisowska olan Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman'ın nikahlı eşi ve ilk Haseki Sultan'dır. Osmanlı tarihinde padişahla nikahlı ilk cariye olması, onu benzersiz kılar. Şehzadelerinin eğitimi, devlet işleri ve diplomatik yazışmalarda aktif rol oynamış, bugünkü Haseki semtine adını veren Haseki Külliyesi'ni yaptırmıştır.
II. Selim'in Hasekisi ve III. Murat'ın annesidir. Oğlunun saltanatı döneminde Valide Sultan olarak büyük bir siyasi güce kavuşmuş, devlet yönetiminde etkili olmuştur. Üsküdar'daki Atik Valide Külliyesi onun en önemli eseridir.
I. Ahmed'in Hasekisi, daha sonra IV. Murat ve I. İbrahim'in annesi olarak Valide Sultan oldu. Özellikle oğullarının ve torununun saltanatlarında "Kadınlar Saltanatı" döneminin en güçlü ismi haline geldi. Uzun yıllar devlet işlerine yön verdi.
17. yüzyıldan itibaren, padişahların nikahsız ilişkileri tercih etmesi ve kafes usulü (şehzadelerin sarayda kapalı tutulması) nedeniyle Haseki Sultanların önemi giderek azaldı. Şehzadelerin sancak beyliği yapmaması, annelerinin de onlarla birlikte gitmemesi anlamına geliyordu. Bu da Hasekilerin siyasi tecrübe ve nüfuz kazanmasını engelledi. Unvan, zamanla daha az kullanılır oldu ve Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde tarihe karıştı.
Haseki Sultan, Osmanlı saray teşkilatının ve hanedan dinamiklerinin çok özel bir parçasıydı. Sadece padişahın eşi değil, aynı zamanda bir idareci, bir hamii (korumacı) ve devletin en üst kademelerinde söz sahibi olabilen bir figürdü. Hem kişisel hikayeleri hem de inşa ettirdikleri eserlerle Osmanlı tarihine ve kültür mirasına silinmez izler bıraktılar. Bu unvan, Osmanlı İmparatorluğu'nun sosyal ve siyasi yapısını anlamak için kilit bir kavram olarak tarihteki yerini koruyor.