15 Mayıs 1919, Türk tarihinin en acı ve aynı zamanda en dönüm noktalı günlerinden biridir. İzmir'in İtilaf Devletleri'nin izniyle Yunan ordusu tarafından işgali, sadece bir liman şehrinin kaybı değil, tüm Anadolu'da millî bilincin uyanışının ve Kurtuluş Savaşı'nın fiili başlangıcının habercisi olmuştur. Bu makalede, işgalin arka planını, yaşanan trajik olayları ve tarihimizi şekillendiren derin sonuçlarını ele alacağız.
I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı. Antlaşmanın 7. maddesi ("İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal edebilir") İtilaf güçlerine geniş bir işgal yetkisi veriyordu. İzmir, zengin hinterlandı, limanı ve Ege'deki stratejik konumu nedeniyle özellikle Yunanistan'ın "Megali İdea" (Büyük Ülkü) hayalinin önemli bir parçasıydı. Paris Barış Konferansı'nda alınan kararla, İzmir'in Yunanistan'a işgal yetkisi verildi.
Sabah saatlerinde Yunan askerleri, İtilaf donanmasının koruması altında İzmir limanına çıktı. İşgal, sadece askerî bir harekat değil, aynı zamanda Yunan kuvvetlerinin ve yerli Rumların bir kısmının Türk halkına yönelik taşkınlık ve şiddeti ile başladı. Bu esnada, Hasan Tahsin (Osman Nevres) adındaki yurtsever gazeteci, Kordonboyu'nda işgalcilere tarihe geçen "ilk kurşunu" sıkarak sembolik bir direniş başlattı ve bu hareketiyle şehit oldu. İlk gün, yüzlerce Türk askeri ve sivil, silahsız bir şekilde şehit edildi.
İşgal haberi, İstanbul'da ve tüm Anadolu'da büyük bir şok ve öfkeyle karşılandı.
İzmir'in işgali, kısa ve uzun vadede Türk tarihini derinden etkileyen sonuçlar doğurdu.
İşgal, yaklaşık 3.5 yıl sürdü. 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz ile Türk ordusu, Yunan kuvvetlerini geri püskürttü. 9 Eylül 1922'de Türk süvarilerinin İzmir'e girişiyle şehir, tam bağımsız Türkiye'nin müjdecisi olarak kurtarıldı. Bu zafer, Mudanya Ateşkesi ve nihayetinde 24 Temmuz 1923'teki Lozan Barış Antlaşması ile taçlandırıldı.
İzmir'in işgali, Türk milleti için bir yıkım değil, diriliş günü oldu. O gün atılan ilk kurşun, sadece bir silahtan çıkan mermi değil, bir milletin esareti reddedişinin ve bağımsızlık iradesinin sembolik ifadesiydi. Bugün İzmir, 15 Mayıs'ı "İzmir'in Kurtuluşu" değil, "İşgali" anma günü olarak hatırlayarak, tarihten ders almanın ve barış içinde yaşamanın değerini bir kez daha vurgulamaktadır. Bu acı olay, bize vatan bütünlüğünün, bağımsızlığın ve birlik beraberliğin ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatan en önemli tarihî derslerden biridir.