Günlük hayatta sıklıkla gördüğümüz ve yaşamın ta kendisi olan kan, neden kırmızı renktedir? Bu sorunun cevabı, vücudumuzdaki mikroskobik bir kahramana, hemoglobine dayanır. İşte bu büyüleyici biyolojik sürecin detayları.
Kanın rengini belirleyen, kırmızı kan hücrelerinde (eritrositler) bulunan hemoglobin proteinidir. Hemoglobin, oksijeni akciğerlerden vücudun tüm dokularına taşımakla görevlidir. Yapısında, bir "hem" grubu bulunur ve bu grubun merkezinde bir demir (Fe) atomu yer alır. İşte sihir tam da burada gerçekleşir.
Hemoglobin, oksijenle (O2) birleştiğinde oksihemoglobin oluşur. Demir atomu ile oksijen arasındaki bu kimyasal bağ, ışığı belirli bir şekilde yansıtır ve parlak, canlı kırmızı rengi ortaya çıkarır. Bu nedenle, oksijen bakımından zengin olan atardamar (arter) kanı açık kırmızıdır.
Oksijeni dokulara bıraktıktan sonra ise hemoglobin, deoksihemoglobin adını alır. Bu form, ışığı daha farklı soğurur ve kanın rengini koyu kırmızı, hatta hafif mavimsi bir tona dönüştürür. Bu da toplardamar (ven) kanının neden daha koyu göründüğünü açıklar.
Hayır, kesinlikle mavi değildir. Toplardamarların cilt altında mavimsi görünmesi, ışığın deri ve damar duvarından geçerken kırılmasından kaynaklanan bir optik yanılsamadır. Tüm kan, tonu değişse de her zaman kırmızıdır.
Hayır! Kan rengi, taşıdığı solunum pigmentine göre değişir. Bu, evrimin muhteşem bir çeşitliliğidir:
Kanımızın kırmızı rengi, basit bir merak konusundan çok daha fazlasıdır. Bu, demir ve oksijen arasındaki kusursuz bir kimyasal dansın ve milyarlarca yıllık evrimin bir sonucudur. Bu canlı kırmızı renk, her atışta vücudumuzda hayat taşıyan bir nehrin en görünür kanıtıdır.
Özetle: Kan, içindeki hemoglobin proteininin yapısındaki demir atomunun oksijenle kurduğu bağ nedeniyle kırmızıdır. Bu, yaşam için gerekli olan oksijen taşıma işlevinin doğrudan bir yansımasıdır.