Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim yapısı, "klasik dönem" olarak adlandırırdığımız zaman diliminde oldukça sistematik ve işlevseldi. Bu sistemin en önemli ayaklarından biri de ilmiye sınıfıydı. İlmiye sınıfının en tepesinde ise Şeyhülislam ve ondan sonra gelen Kazasker bulunurdu. Peki, devletin adalet ve eğitim işlerini üstlenen bu yüksek rütbeli görevli olan Kazasker tam olarak ne yapardı? Gelin, bu tarihi kurumu yakından inceleyelim.
Kazaskerlik, Osmanlı Devleti'nde orduya bağlı kadıların (yargıçların) atamasını, denetimini ve askerî sınıfa ait davalara bakmakla görevli en yüksek yargı makamlarından biriydi. Kelime anlamı olarak "Kadıasker"den gelir; "kadı" (yargıç) ve "asker" kelimelerinin birleşimidir. Zamanla "Kazasker" olarak telaffuz edilmiştir.
İlginç bir detay: Kuruluş döneminde tek olan kazaskerlik makamı, Fâtih Sultan Mehmet döneminde (15. yüzyıl) ikiye ayrıldı: Rumeli Kazaskeri ve Anadolu Kazaskeri. Rumeli Kazaskeri protokolde daha üstündü ve divandaki önemi daha büyüktü.
Kazaskerin sorumlulukları oldukça genişti ve hem adalet hem eğitim alanını kapsıyordu:
Osmanlı zihniyetinde adalet (kaza) ve eğitim (tedris) birbirinden ayrılmaz iki kavramdı. Çünkü hem kadı hem de müderris olacak kişiler aynı kaynaktan, medreselerden yetişiyordu. Bir kişi önce müderris, sonra kadı olabiliyordu. Dolayısıyla, bu iki mesleğin atamalarını ve denetimini tek bir makamın (Kazaskerliğin) yapması, standart bir eğitim ve yargı anlayışının imparatorluğun her köşesine yayılmasını sağlıyordu. Bu, merkezi otoritenin sağlamlaştırılması için hayati bir araçtı.
Kazaskerlik, Osmanlı'nın güçlü dönemlerinde büyük bir itibara sahipti. Ancak, 17. yüzyıldan itibaren rüşvet ve kayırmacılık gibi sebeplerle bozulmalar başladı. Atamalar liyakate göre değil, iltimasa göre yapılmaya başlandı.
Modernleşme çabalarıyla birlikte, özellikle Tanzimat Dönemi (1839) sonrasında kazaskerliğin yetkileri yavaş yavaş yeni kurulan nezaretlere (bakanlıklara) devredildi. Nihayetinde, 1876'da kabul edilen Kanun-i Esasi (İlk Anayasa) ile Şeyhülislamlık makamına bağlı "Divan-ı Ahkâm-ı Adliye" ve "Meclis-i Tedkikat-ı Şer'iyye" gibi kurullar oluşturuldu ve kazaskerlik makamı fiilen sona erdi.
Kazaskerlik, Osmanlı Devleti'nin "ilmiye" sınıfının bel kemiği ve devletin adalet ile eğitim politikalarını şekillendiren en üst kurumuydu. Hem yargıçları (kadı) hem de eğitimcileri (müderris) atayarak, imparatorluğun dört bir yanında standart bir hukuk ve eğitim anlayışının hakim olmasını sağladı. Tarihsel süreç içinde bozulmuş olsa da, klasik dönem Osmanlı yönetim anlayışının merkeziyetçi, çok yönlü ve entelektüel temellere dayalı yapısını anlamak için kazaskerlik kurumunu iyi bilmek gerekir. Bu makam, adalet ve eğitimin bir devletin ayakta kalmasındaki hayati rolünün somut bir kanıtıdır.