Küçük Prens, Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry tarafından 1943 yılında yazılan, çocuklar için yazılmış gibi görünen ancak derin felsefi mesajlar içeren bir başyapıttır. Bu not, eserin temel konusunu, temalarını ve karakterlerini öğretici bir yaklaşımla açıklamayı amaçlamaktadır.
Eser, Sahra Çölü'ne düşen bir pilotun, B-612 asteroidinden gelen Küçük Prens ile karşılaşmasını anlatır. Küçük Prens, gezegeninden ayrılıp diğer asteroidleri ve Dünya'yı gezerken yetişkinlerin dünyasının anlamsızlığını, sevginin, sorumluluğun ve insan ilişkilerinin gerçek değerini keşfeder.
Kitabın en ünlü sözü olan "En iyi yüreğiyle görür insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez." ifadesi, duyguların, sezgilerin ve sevginin akıldan daha değerli olduğunu vurgular.
Küçük Prens'in gülüne olan bağı, "senin gülünü diğerlerinden farklı kılan, ona ayırdığın zamandır" düşüncesiyle açıklanır. Sevgi, emek ve sorumluluk gerektirir.
Yazar, yetişkinlerin sayılara, unvanlara, maddi değerlere ve yüzeysel şeylere verdiği önemi, çocukların saflığı, hayal gücü ve derin duygularıyla karşılaştırarak sertçe eleştirir.
Tilki karakteri üzerinden anlatılan "evcilleştirmek" kavramı, ilişkilerde karşılıklı bağ kurmayı, tanışmayı, alışmayı ve birbirine özgü olmayı ifade eder. Bu, dostluğun ve aidiyetin felsefi bir tanımıdır.
Küçük Prens, okuyucuya şu temel soruyu sorar: "Bizler, gezegenlerindeki tek başına yaşayan o yetişkinlerden biri mi olduk?" Eser, insanı; sevgiye, sorumluluğa, dostluğa ve hayatın basit ama derin anlamlarına davet eden zamansız bir çağrıdır. Anlam arayışı, bağ kurmanın önemi ve içimizdeki çocuğu kaybetmeme üzerine bir derstir.
Ödev/Tartışma Sorusu: Sizce, günümüz dünyasında "yetişkin olmak" ile "içindeki çocuğu korumak" arasında denge kurmak mümkün müdür? Küçük Prens'in yolculuğundan hangi karakterin mesajı size en çok hitap ediyor ve neden?