Modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün askeri hayatı, onun stratejik dehasının, liderlik vasıflarının ve vatan sevgisinin en somut göstergeleridir. Trablusgarp'tan Çanakkale'ye, Kafkas Cephesi'nden Kurtuluş Savaşı'na kadar uzanan bu yolculuk, aynı zamanda bir milletin kaderini değiştiren adımları da içerir. Bu yazıda, Atatürk'ün aktif olarak görev aldığı savaşları kronolojik olarak inceleyeceğiz.
Atatürk'ün askeri kariyeri, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde başlar ve bu dönemde hem geleneksel harp tekniklerini öğrenmiş hem de modern savaş stratejileri konusunda kendini geliştirmiştir.
İtalya'nın Osmanlı toprağı Trablusgarp'ı (bugünkü Libya) işgaliyle başlayan bu savaş, Mustafa Kemal'in ilk muharebe tecrübesidir. Binbaşı rütbesiyle Derne ve Tobruk bölgelerinde yerel halkı örgütleyerek gerilla savaşı yürütmüş, İtalyan ilerleyişini başarıyla yavaşlatmıştır. Burada edindiği tecrübe, onun ilerideki askeri stratejilerine önemli katkı sağlamıştır.
Osmanlı'nın Balkanlardaki topraklarını kaybettiği bu savaşlarda, Mustafa Kemal Gelibolu'da Bolayır Kolordusu'nda Harekat Şube Müdürü olarak görev yapmıştır. Savaşın kötü yönetilmesi ve ağır yenilgi, onun askeri ve siyasi sistemde köklü değişiklikler gerektiği fikrini pekiştirmiştir.
Atatürk'ün askeri dehasının tüm dünyaca tanınması, I. Dünya Savaşı'ndaki başarılarıyla olmuştur.
Tarihin akışını değiştiren destan. Yarbay rütbesiyle 19. Tümen Komutanı olarak atanan Mustafa Kemal, Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar'da gösterdiği üstün komutanlık ve cesaretle İtilaf Devletleri'nin Çanakkale'yi geçmesini imkansız hale getirmiştir. "Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" sözüyle hafızalara kazınan Anafartalar Kahramanı, bu zaferle generalliğe terfi etmiş ve milli bir sembol haline gelmiştir.
16. Kolordu Komutanı olarak atanan Mustafa Kemal Paşa, Doğu Cephesi'nde Rus ilerleyişini durdurmuş, Muş ve Bitlis'i geri almıştır. Zorlu kış koşullarında verdiği bu mücadele, onun farklı coğrafya ve iklim şartlarında da başarılı olabilecek bir komutan olduğunu göstermiştir.
7. Ordu Komutanı olarak görev yaptığı bu cephede, İngiliz kuvvetlerine karşı savunma hatları oluşturmuş, ordusunu düzenli bir şekilde Halep'in kuzeyine çekerek kayıpları minimize etmeyi başarmıştır. Mondros Mütarekesi imzalandığında, Türk ordusu en düzenli halini onun komutasında bulunuyordu.
I. Dünya Savaşı'nın ardından işgal edilen vatan topraklarını kurtarmak için Mustafa Kemal önderliğinde verilen bu mücadele, onun askeri ve siyasi dehasının en yüksek ifadesidir.
TBMM'nin kurulmasından sonra, Ermeni kuvvetlerine karşı açılan bu cephede, Kazım Karabekir Paşa komutasındaki ordunun zaferiyle Doğu sınırları güvence altına alınmıştır. Atatürk, bu cephenin planlamasında ve siyasi sonuçlandırılmasında (Gümrü Antlaşması) belirleyici rol oynamıştır.
Kurtuluş Savaşı'nın ana cephesidir. Yunan ordusuna karşı verilen bu mücadelede, Mustafa Kemal hem Başkomutan hem de Meclis Başkanı olarak tüm askeri ve siyasi sorumluluğu üstlenmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün katıldığı savaşlar, sadece bir askerin cephe kayıtları değil, aynı zamanda bir milletin ölüm kalım mücadelesinin ve nihayetinde bağımsız bir devletin doğuşunun hikayesidir. Onun askeri stratejileri – özellikle savunmada aktif manevra, taarruzda sürpriz ve hız, moralin korunması – askeri akademilerde ders konusu olmaya devam etmektedir. Daha da önemlisi, bu askeri başarılar, onun arkasından gelenlere "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." ilkesiyle şekillenen modern Türkiye Cumhuriyeti'ni kurma fırsatı vermiştir. Atatürk, tarih sahnesine önce bir komutan olarak çıkmış, ancak zaferlerini kalıcı barış, akıl ve bilim temelli bir ulus inşasıyla taçlandırarak gerçek büyüklüğüne ulaşmıştır.