İhsan Oktay Anar'ın 1995 yılında yayımlanan ve Türk edebiyatında postmodern tarihî roman türünün kilometre taşlarından biri olan Puslu Kıtalar Atlası, okuyucuyu 17. yüzyıl İstanbul'unun büyülü ve sisli sokaklarına davet eder. Roman, gerçeklikle hayalin, tarihle masalın, felsefeyle maceranın iç içe geçtiği benzersiz bir anlatı sunar.
Roman, kahramanı Uzun İhsan Efendi'nin, oğlu Bünyamin'e bir "atlas" bırakmasıyla başlar. Bu atlas, sıradan bir coğrafya haritası değil, iç dünyaların, rüyaların ve keşfedilmemiş kıtaların haritasıdır. Bünyamin'in bu atlasın peşine düşmesi, onu İstanbul'un karanlık dehlizlerinde, tuhaf karakterlerle dolu bir yolculuğa çıkarır.
Roman, geleneksel anlatım kalıplarını reddeder. Zaman lineer değil, döngüsel ve parçalıdır. Anar, gerçeklik, rüya, algı ve hakikat kavramlarını sürekli sorgulatır. Karakterlerin içsel yolculukları, fiziksel yolculuklarından daha önemlidir. Osmanlı toplumunun farklı katmanları (saray, esnaf, asker, sufi), masalsı ve zaman zaman grotesk bir dille resmedilir.
Puslu Kıtalar Atlası, sadece bir tarihî macera romanı değil, aynı zamanda derin felsefi sorgulamalarla dolu bir başyapıttır. İhsan Oktay Anar'ın kendine has, ironi ve mizahla bezeli dili, okuyucuyu hem düşündürür hem de eğlendirir. Roman, "Ne kadarını görüyorsak, o kadarını bilebilir miyiz?" ve "Gerçek dediğimiz şey nedir?" gibi kadim soruları, Osmanlı'nın renkli ve mistik dünyası içinde yeniden sorar.
Sonuç olarak, Puslu Kıtalar Atlası, okuru pasif bir alıcı olmaktan çıkarıp, hikâyenin anlamını birlikte inşa etmeye davet eden, her okumada yeni katmanlar keşfedilen, zamansız bir edebiyat hazinesidir. 📖✨