Edebiyatımızda, özellikle şiir sanatında kulağa hoş gelen ve anlamı pekiştiren bazı teknik unsurlar vardır. Redif de bunlardan biridir. Kafiye ile sıkça karıştırılsa da, redif şiirde farklı bir işleve sahiptir ve Türk şiir geleneğinde önemli bir yere sahiptir.
Redif, şiirde mısra sonlarında, görevleri aynı olan eklerin veya anlamları aynı kelimelerin tekrarlanmasıdır. Kafiyeden sonra gelir ve aynı ses öbeğinin tekrarı değil, aynı ek veya kelimenin tekrarıdır.
En yaygın redif türüdür. Çekim eklerinin tekrarıyla oluşur.
Örnek: "Gönlümüz bağlandı zülfün teline
Alınmaz gözleri mestin eline"
Burada "-ine" eki rediftir. Kafiye ise "ğ" sesidir (bağlandı/eline).
Aynı kelimenin tekrar edilmesiyle oluşur.
Örnek: "Kar mı yağdı gece bu diyara
Bembeyaz oldu herkese bu diyara"
Burada "bu diyara" kelime grubu rediftir.
Hem ek hem de kelimenin birlikte tekrar ettiği durumlardır.
Redif, Divan edebiyatında sıkça kullanılan bir teknikti. Özellikle kaside ve gazellerde redifler, şiirin temasını vurgulamak için kullanılırdı. Modern Türk şiirinde ise daha serbest ve yaratıcı şekillerde kullanılmaya devam etmektedir.
Redif, şiirin sadece teknik bir unsuru değil, aynı zamanda şairin duygu ve düşüncelerini vurgulama aracıdır. Doğru tespit edildiğinde, şiirin derinliklerine daha kolay inebilir ve şairin üslubunu daha iyi anlayabiliriz.
Edebiyatımızda Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi şairler redifi ustalıkla kullanmışlardır. Redifi anlamak, şiir analizi yaparken bize önemli bir perspektif kazandırır.