Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 1961 yılında yayımlanan "Saatleri Ayarlama Enstitüsü", Türk edebiyatının modernleşme sürecini mizahi, ironik ve derinlikli bir dille ele alan başyapıtlarından biridir. Roman, geleneksel ile modern, Doğu ile Batı arasında sıkışmış bir toplumun bireylerinin iç dünyasını ve çelişkilerini "zaman" metaforu üzerinden irdeler.
Hayri İrdal, çocukluğunu, Nuri Efendi'den saat tamir etmeyi öğrenişini ve ilk evliliğini anlatır. Geleneksel değerlere bağlı bu dünya, onun için bir huzur ve anlam kaynağıdır. Ancak etrafındaki dünya hızla değişmektedir.
Hayri İrdal'ın hayatı, enerjik ve modern düşünceli Halit Ayarcı ile kesişince altüst olur. Ayarcı, toplumdaki her şeyi ayarlanabilir ve düzeltilebilir gören bir anlayışa sahiptir. Hayri İrdal'ın saatlere olan bilgisini ve geçmişini, modern bir projeye dönüştürmeye karar verir.
Halit Ayarcı'nın fikriyle, tamamen suni ve gereksiz bir kurum olan "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" kurulur. Amaç, halkın saatlerini doğru ayarlamak ve zaman bilincini aşılamaktır(!). Hayri İrdal, bu enstitünün baş mütehassısı yapılır. Enstitü, bürokrasi, anlamsız toplantılar, komisyonlar ve gereksiz işlerle hızla büyür, modern dünyanın absürtlüğünün bir parodisine dönüşür. Hayri İrdal, bu sahte dünyada yükselse de içinde bir boşluk ve yabancılaşma hisseder.
"Saatleri Ayarlama Enstitüsü", sadece bir bireyin hikayesi değil, bir toplumun kolektif travmasının hikayesidir. Ahmet Hamdi Tanpınar, bize şu soruyu sordurur: Kendi değerlerimiz ve geçmişimizle bağlarımızı koparmadan, modern dünyada nasıl var olabiliriz? Roman, "saatleri" yani dış görünüşü ayarlamanın kolay, ancak "iç zamanı" ve kimliği dengede tutmanın zor olduğunu gösteren zamansız bir klasiktir.
Eser, okuyucuyu güldürürken düşündüren, Türkiye'nin modernleşme serüvenine ayna tutan ve her okunduğunda yeni anlamlar kazanan derin bir metindir.