Evrende gördüğümüz her şey, inanılmaz çeşitlilikteki maddelerden oluşur. Ancak bu çeşitliliğin ardında yatan temel yapı taşları, elementlerdir. Elementler, kimyasal yöntemlerle daha basit maddelere ayrıştırılamayan, aynı tür atomlardan oluşan saf maddelerdir.
İnsanlık tarihinin başlarından beri, bazı elementler (altın, bakır, gümüş gibi) doğada serbest halde bulundukları için biliniyordu. Ancak element kavramının bilimsel olarak anlaşılması ve sınıflandırılması, simya döneminden modern kimyaya geçişle mümkün oldu. Antoine Lavoisier'in çalışmaları, elementlerin anlaşılmasında bir dönüm noktası oldu.
Her elementin kendine özgü fiziksel ve kimyasal özellikleri vardır. Bu özellikler, elementin atom yapısıyla doğrudan ilişkilidir. Örneğin, bazı elementler oda sıcaklığında katı halde bulunurken, bazıları gaz, bazıları ise sıvıdır. Aynı şekilde, bazı elementler çok reaktiftir (kolayca kimyasal tepkimeye girerler) bazıları ise inerttir (tepkimeye girme eğilimleri düşüktür).
Elementlerin sembolleri, kimyasal formüllerde ve denklemlerde elementleri temsil etmek için kullanılan kısaltmalardır. Bu semboller, tüm dünyada kimyagerler tarafından aynı anlamda kullanılır ve kimyanın evrensel bir dilini oluşturur.
Birçok elementin sembolü, Latince adlarının kısaltmasıdır. Örneğin:
Bazı elementlerin sembolleri ise İngilizce adlarından türetilmiştir. Örneğin:
Element sembolleri genellikle bir veya iki harften oluşur. Tek harfli semboller her zaman büyük harfle yazılır. İki harfli sembollerde ise ilk harf büyük, ikinci harf küçük yazılır. Örneğin:
Elementler, periyodik tabloda atom numaralarına göre düzenlenmiştir. Periyodik tablo, elementlerin özelliklerini anlamamıza ve tahmin etmemize yardımcı olan önemli bir araçtır. Her elementin sembolü, atom numarası ve diğer önemli bilgileri periyodik tabloda bulunabilir.
Elementler ve sembolleri, kimyanın temelini oluşturur. Bu temel bilgileri anlamak, kimyasal reaksiyonları, maddelerin özelliklerini ve evrenin yapısını anlamamızı sağlar.