Ekonomi dünyasının en korkulan ve zorlu senaryolarından biri olan stagflasyon, 1970'li yıllarda birçok gelişmiş ülkenin karşılaştığı ve geleneksel ekonomi politikalarını altüst eden bir olgudur. Bu makalede, stagflasyonun ne olduğunu, neden ortaya çıktığını ve ekonomiler üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.
Stagflasyon, "durgunluk" anlamına gelen stagnation ile "enflasyon" anlamına gelen inflation kelimelerinin birleşiminden oluşur. Geleneksel ekonomi teorisine göre, bir ekonomide enflasyon genellikle talebin arzdan fazla olduğu, ekonominin canlı olduğu dönemlerde görülür. Durgunluk ise tam tersine talebin düşük, işsizliğin yüksek olduğu dönemlerde ortaya çıkar. Stagflasyon ise bu iki olgunun aynı anda yaşandığı, adeta ekonomik bir paradoks olarak nitelendirilebilecek bir durumdur.
Stagflasyon olgusu, 1970'lerdeki petrol krizleriyle birlikte dünya gündemine oturdu. 1973'teki Arap-İsrail Savaşı'nı takiben OPEC ülkelerinin petrol ambargosu uygulaması ve 1979'daki İran Devrimi, petrol fiyatlarında ani ve şiddetli artışlara neden oldu. Bu durum:
Petrol, doğalgaz veya temel hammadde fiyatlarındaki ani ve büyük artışlar, üretim maliyetlerini yükselterek hem fiyatları artırır hem de üretimi azaltır.
Para ve maliye politikalarındaki tutarsızlıklar, aşırı genişleyici politikaların ani şekilde daraltılması stagflasyona zemin hazırlayabilir.
Küresel tedarik zincirlerindeki aksaklıklar, savaşlar, pandemiler gibi faktörler arz yönlü enflasyona ve ekonomik yavaşlamaya neden olabilir.
Enflasyon beklentilerinin yüksek seyretmesi, ücret-fiyat sarmalını tetikleyerek stagflasyonu kalıcı hale getirebilir.
Stagflasyon, politika yapıcılar için zorlu bir ikilem yaratır:
2020'lerin başında, COVID-19 pandemisi sonrası toparlanma döneminde tedarik zinciri sorunları, enerji fiyatlarındaki artışlar ve Rusya-Ukrayna savaşının etkileri, birçok ekonomide stagflasyon endişelerini artırmıştır. Merkez bankaları, enflasyonla mücadele ederken ekonomik büyümeyi korumaya çalışmakta, bu hassas dengeyi sağlamaya çalışmaktadır.
Stagflasyon, ekonomik politika yapıcıların en zorlu sınavlarından birini temsil eder. Hem enflasyon hem de durgunlukla aynı anda mücadele etmek, geleneksel makroekonomi araçlarının sınırlarını zorlar. Bu nedenle, stagflasyon riskine karşı proaktif ve çok yönlü politikalar geliştirmek, yapısal reformları hayata geçirmek ve ekonomik dayanıklılığı artırmak giderek daha önemli hale gelmektedir.
Ekonomik sistemlerin karmaşıklığı arttıkça, stagflasyon gibi görünüşte paradoksal olguları anlamak ve bunlara hazırlıklı olmak, hem politika yapıcılar hem de bireyler için kritik önem taşımaktadır.