Toplumsal değişme, bir toplumun yapısında, kurumlarında, kültüründe, normlarında ve sosyal ilişkilerinde zaman içinde meydana gelen dönüşümleri ifade eder. Bu değişimler planlı veya plansız, yavaş veya hızlı, ileriye veya geriye dönük olabilir. Sosyolojinin en temel inceleme alanlarından biridir.
Toplumların basitten karmaşığa, ilkelden gelişmişe doğru aşamalı bir evrim geçirdiğini savunur. Auguste Comte (üç hal yasası) ve Herbert Spencer bu görüşün önemli temsilcileridir.
Talcott Parsons gibi kuramcılar, toplumu bir organizmaya benzetir. Değişme, sistemin dengesini korumak için uyum sağlama sürecidir. "Yapısal-işlevselcilik" olarak da bilinir.
Karl Marx'a göre toplumsal değişmenin temel dinamiği sınıf çatışmasıdır. Kaynaklar üzerindeki mücadele, değişimi zorunlu kılar. Ralf Dahrendorf ve Lewis Coser de bu geleneği sürdürmüştür.
Sanayileşme, kentleşme, rasyonelleşme ve küresel etkileşimlerin geleneksel toplum yapılarını dönüştürdüğünü vurgular.
Serbest değişme organik ve kontrolsüzken, planlı değişme (örneğin kalkınma planları) devlet veya örgütler tarafından yönlendirilir.
Evrimsel değişme kademeli ve süreklidir. Devrimsel değişme ise ani, köklü ve çoğu zaman çatışmalıdır (Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi).
Toplumun genel refahını ve ilerlemesini hedefleyen değişmeler ilerlemeci; geriye dönük, çözülme yaratan değişmeler ise gerilemeci olarak nitelenebilir.
Değişme, kaçınılmaz olarak kültür gecikmesi (William F. Ogburn) yaratabilir. Yani maddi kültür (teknoloji) hızla değişirken, manevi kültür (değerler, normlar) bu değişime ayak uydurmakta zorlanır. Bu da:
Toplumsal değişme, durağan değil dinamik olan toplum doğasının bir yansımasıdır. Günümüzde dijitalleşme, küreselleşme ve sürdürülebilirlik gibi olgular, değişimin hızını ve yönünü belirleyen başlıca etmenler haline gelmiştir. Toplumsal değişmeyi anlamak, hem geçmişi hem de geleceği kavramak için sosyolojik bir anahtardır.