Modern Türk şiirinin en önemli ve özgün seslerinden biri olan Turgut Uyar, sadece bir şair değil, aynı zamanda bir duygu ve dil mimarıydı. İkinci Yeni akımının kurucu isimleri arasında yer alan Uyar, şiirlerinde gündelik hayatın sıradanlığını, bireyin iç hesaplaşmalarını, yalnızlığını ve toplumsal eleştirilerini lirik ve derin bir dille işledi. Onun şiiri, bir "arz-ı hal"dir; dünyaya, hayata, sevgiliye ve kendine açılmış bir iç döküş, bir sızlanma ve bazen de bir isyan manifestosudur.
Turgut Uyar, 4 Ağustos 1927'de Ankara'da doğdu. Asker bir babanın oğlu olması nedeniyle çocukluğu Anadolu'nun farklı şehirlerinde geçti. Bu gezginlik, onun iç dünyasının zenginleşmesinde etkili oldu. İlk ve orta öğrenimini yatılı okullarda tamamladıktan sonra, Askeri Memurlar Okulu'nu bitirdi ve uzun yıllar subay olarak görev yaptı.
Ancak içindeki şiir tutkusu ağır basacak, 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayii'nin İstanbul şubesinde çalışmaya başlayacaktı. Bu karar, hayatının dönüm noktası oldu. İstanbul'da edebiyat çevrelerine daha yakın olacak, Cemal Süreya, Edip Cansever, Ece Ayhan gibi dönemin önemli şairleriyle arkadaşlık kuracak ve İkinci Yeni hareketinin önemli bir temsilcisi haline gelecekti. 22 Ağustos 1985'te siroz hastalığı nedeniyle hayata veda etti.
Uyar'ın şiiri, genel olarak iki dönemde incelenebilir:
Onun şiirinin temel izlekleri; yalnızlık, aşk, ölüm, kent yaşamının yabancılaştırıcılığı, sıradan insanın trajedisi ve melankolidir. Gündelik nesneleri (bir otobüs durağı, bir sigara paketi, bir bıçak) alıp onlara derin, şiirsel ve bazen kasvetli anlamlar yükler.
Turgut Uyar'ın zengin şiir dünyasına girmek için iki kitabı özellikle önemli birer kapıdır.
Bu kitap, Uyar'ın olgunluk döneminin en güçlü örneklerini barındırır. "Arz-ı hal", bir durumu anlatma, bir şikayet veya isteği bildirme anlamına gelen bir deyimdir. Uyar da burada adeta dünyaya, Tanrı'ya, hayatın kendisine bir "durum bildirisi" sunar. Şiirlerdeki lirizm, yerini daha keskin, daha ironik ve bazen daha karanlık bir söyleme bırakır. Geleneksel şiir kalıplarından tamamen uzaklaşmış, özgün ve kişisel bir dil kurmuştur. Kitapta, modern hayatın karmaşası içinde bireyin savruluşu ve çaresizliği derinden hissedilir.
Belki de Turgut Uyar denilince akla gelen ilk kitap ve ilk şiirdir. "Göğe Bakma Durağı" şiiri, bir otobüs durağında bekleyen insanların, aslında hayatı bekledikleri metaforu üzerine kuruludur. Şiir, sıradan bir anı alıp onu evrensel bir varoluş sorgulamasına dönüştürür. Kitabın genelinde de bu tema hakimdir: Bekleyiş, umut, umutsuzluk, kaçış arzusu ve gökyüzüne sığınma isteği. Dili, Arz-ı Hal'e göre daha yalın ve dolaysızdır, ancak yine de derin anlam katmanlarıyla doludur. Bu kitap, Uyar'ın en bilinen ve sevilen eseridir.
Turgut Uyar, Türk şiirine "büyük saat"ini kuran bir ustadır. Onun şiirleri, okuru sarsan, düşündüren ve hüzünlendiren ama aynı zamanda güzelliği de unutturmayan bir etki bırakır. Arz-ı Hal ve Göğe Bakma Durağı, bu etkinin en yoğun hissedildiği, şairin iç sesini en saf haliyle duyabildiğimiz başyapıtlardır. Uyar'ın mısralarında, hepimizin bir yerlerde hissettiği o "bekleyiş"in ve "arz-ı hal"in izlerini bulmak mümkündür.