Türkiye'nin doğu sınırında, etkileyici bir doğal harika olarak yükselen Van Gölü, sadece ülkemizin değil, dünyanın da en ilginç su kütlelerinden biridir. 3.713 km²'lik yüzölçümüyle Türkiye'nin en büyük gölü unvanını taşıyan Van Gölü, aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölü olarak bilinir. Deniz seviyesinden yaklaşık 1.646 metre yükseklikte bulunan bu devasa göl, volkanik bir set gölü olup, çevresindeki dağ manzarası ve tarihi dokusuyla büyüleyici bir atmosfere sahiptir.
Van Gölü'nün en dikkat çeken özelliği, suyundaki yüksek soda (sodyum karbonat) ve tuz oranıdır. Göl suyunun pH değeri 9.8 civarındadır, bu da onu oldukça alkali yapar. Bu özel kimyasal yapının nedeni, göl çevresindeki volkanik kayalardan süzülen suların getirdiği minerallerdir. Suyunun tuzluluk oranı yaklaşık %1.9'dur (deniz suyu yaklaşık %3.5). Bu özellikler:
Van Gölü, tektonik ve volkanik hareketler sonucu oluşmuş bir kapalı havza gölüdür. Nemrut Dağı'nın volkanik patlamasıyla oluşan set, gölün bugünkü halini almasını sağlamıştır. En derin noktası 450 metreye ulaşan göl, dört büyük koy (Erciş, Van, Tatvan ve Ahlat) ile şekillenmiştir. Göl üzerinde yer alan Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adaları tarihi ve doğal güzellikleriyle dikkat çeker.
Gölün tuzlu ve sodalı sularında yaşayabilen tek balık türü olan inci kefali (Alburnus tarichi), dünyada sadece Van Gölü'nde bulunan endemik bir türdür. Her yıl nisan-haziran aylarında, üremek için tatlı sulara doğru muhteşem bir göç gerçekleştirir. Bu göç sırasında balıkların akarsulara tırmanma mücadelesi, doğanın en etkileyici görüntülerinden birini oluşturur.
Yıllardır süren efsanelere ve görgü tanığı iddialarına konu olan "Van Gölü Canavarı", gölün popüler kültürdeki yerini güçlendirmiştir. Bilimsel bir kanıt bulunmasa da, bu efsane gölün gizemini ve çekiciliğini artırmaktadır.
Van Gölü çevresi, binlerce yıllık bir tarihe ev sahipliği yapar. Urartu Medeniyeti'nden kalma kaleler, Selçuklu dönemi mezarlıkları ve özellikle Akdamar Adası'ndaki Akdamar Kilisesi (915-921 yılları arasında inşa edilmiş) bölgenin kültürel zenginliğini gözler önüne serer. Ahlat'taki Selçuklu Mezarlığı ise açık hava müzesi niteliğindedir.
Bu tehditlere karşı, devlet kurumları ve sivil toplum örgütleri tarafından koruma projeleri, atık su arıtma tesisleri inşası ve balık göç yollarının iyileştirilmesi gibi çalışmalar yürütülmektedir.
Van Gölü, sadece büyüklüğüyle değil, jeolojik yapısı, kimyasal bileşeni, barındırdığı endemik türler ve çevresindeki tarihi dokusuyla da Türkiye'nin en özel doğal varlıklarından biridir. Bu eşsiz göl, hem bilimsel araştırmalar hem de kültürel turizm açısından büyük bir potansiyel taşımakta ve gelecek nesillere aktarılması gereken bir miras olarak özenle korunmayı hak etmektedir.