17. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Avrupa, Otuz Yıl Savaşları'nın yıkıcı etkileriyle sarsılıyordu. Din, siyaset ve toprak kavgaları kıtayı kasıp kavurmuş, milyonlarca insanın ölümüne ve büyük bir yıkıma neden olmuştu. İşte bu karanlık tablonun ardından, 1648 yılında imzalanan Westphalia Barışı, sadece savaşları sona erdirmekle kalmayıp, modern devletler hukukunun temellerini de atmıştır.
Westphalia Barışı, bir dizi antlaşmadan oluşuyordu ve Kutsal Roma İmparatorluğu'nun yapısını yeniden düzenlemenin yanı sıra, devletler arasındaki ilişkileri de kökten değiştirdi. Bu barışın getirdiği temel ilkeler şunlardır:
Westphalia Barışı'nın getirdiği sistem, Avrupa ve dünya siyasetinde derin izler bırakmıştır. Bu sistemin en önemli sonuçları şunlardır:
Westphalia Sistemi, modern devletler hukukunun temelini oluşturmuş olsa da, eleştiriden muaf değildir. Bazı eleştirmenler, bu sistemin sadece Avrupa merkezli olduğunu ve diğer kültürlerin ve devletlerin çıkarlarını yeterince dikkate almadığını savunmaktadırlar. Ayrıca, Westphalia Sistemi'nin, küreselleşme ve uluslararası örgütlerin yükselişiyle birlikte giderek zayıfladığı da iddia edilmektedir.
Westphalia Barışı'nın üzerinden yüzyıllar geçmiş olsa da, egemenlik, eşitlik ve müdahale etmeme gibi temel ilkeleri, günümüz uluslararası ilişkilerinde hala önemli bir rol oynamaktadır. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütler, bu ilkeler üzerine inşa edilmiş olup, devletler arasındaki işbirliğini ve barışı teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Ancak, küresel sorunlar, terörizm ve insan hakları ihlalleri gibi konularda, bu ilkelerin nasıl uygulanacağı hala tartışma konusudur.