İbrahimî dinlerin ortak peygamberi, Tevrat'ın muhatabı ve İsrailoğulları'nın önderi... Hz. Musa, Yahudilik inancının merkezinde yer alan, tarihsel ve dini kimliğiyle insanlık hafızasında derin izler bırakmış bir şahsiyettir. Bu yazıda, onun Yahudilikteki konumunu, misyonunu ve mirasını ele alacağız.
Hz. Musa, hem Yahudi kutsal metni Tevrat (Torah) hem de Kur'an-ı Kerim'de en detaylı anlatılan peygamberlerden biridir. Yahudi geleneğine göre, MÖ 13. yüzyılda yaşamış, İsrailoğulları'nı Mısır'daki kölelikten kurtarmış ve onlara On Emir başta olmak üzere ilahi yasaları getirmiştir.
Firavun'un İbrani erkek çocuklarını öldürme emri üzerine, annesi onu bir sepetle Nil Nehri'ne bıraktı. Firavun'un kızı tarafından bulunup sarayda büyütüldü.
Yanan bir çalı (Bush) içinden Tanrı'nın kendisine hitap etmesiyle peygamberlik görevi başladı. Burada, İsrailoğulları'nı Mısır'dan çıkarma görevini aldı.
Firavun'un ordusundan kaçan İsrailoğulları'nın önünde, mucizevi şekilde denizin yarılması, en bilinen mucizelerindendir.
Dağda 40 gün 40 gece kalarak, Tanrı'dan taş tabletler üzerine yazılı On Emir'i ve dini yasaları aldı.
Hz. Musa, Yahudi litürjisinde ve bayramlarında merkezi bir figürdür:
Hz. Musa, Hristiyanlıkta da büyük bir peygamber olarak kabul edilir; İsa'nın gelişi, Musa'nın kanununun tamamlayıcısı olarak görülür. İslam'da ise “Kelîmullah” (Allah ile konuşan) olarak anılır ve Kur'an'da en çok ismi geçen peygamberdir.
Hz. Musa, sadece Yahudiliğin değil, tüm semavi dinlerin ortak paydasında duran, adalet, özgürlük ve ilahi irade kavramlarını insanlığa taşıyan bir önderdir. Onun hikayesi, zulme karşı duruşun, sabrın ve inancın evrensel bir sembolü olarak, binlerce yıldır insanlığa ilham vermeye devam etmektedir.
“Çünkü beni Mısır diyarından, kölelik evinden çıkaran O'dur.” (Tevrat, Çıkış 20:2)