20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan Fütürizm akımı, sadece sanat dünyasını değil, aynı zamanda dünya edebiyatını da derinden etkilemiştir. Bu avangart akımın Türk edebiyatındaki en güçlü yansıması ise hiç şüphesiz Nazım Hikmet Ran'ın eserlerinde görülür. Bu yazıda, Fütürizmin temel prensipleri ile Nazım Hikmet'in bu akımla olan benzersiz sentezini inceleyeceğiz.
1909 yılında İtalyan şair Filippo Tommaso Marinetti'nin Le Figaro gazetesinde yayımladığı manifesto ile başlayan Fütürizm, geçmişe ve geleneğe sırtını dönerek "gelecek"e odaklanan bir sanat akımıdır. Temel özellikleri şunlardır:
Nazım Hikmet, 1920'li yıllarda Sovyetler Birliği'nde bulunduğu sırada Vladimir Mayakovski başta olmak üzere Rus Fütüristlerinden derinden etkilenmiştir. İtalyan Fütürizminin aksine, Rus Fütürizmi daha çok toplumsal devrimle iç içe geçmiş, burjuva sanat anlayışına karşı çıkmış ve komünist devrimin estetik ifadesi olmayı hedeflemiştir. İşte Nazım'ın bu akımla buluşma noktaları:
Nazım Hikmet'in Fütürizm ile olan bağını en net şekilde ortaya koyan eserlerden biri, "Makinalaşmak İstiyorum" şiiridir. Bu şiirde şair, makinenin ritmini, gücünü ve verimliliğini arzular:
"Trrrrum, trrrrum, trrrrum! / trak tiki tak! / Makinalaşmak istiyorum! / Beynimden, etimden, iskeletimden / geliyor bu! / Her dinamoyu / altıma almak için çıldırıyorum!"
Bu dizeler, Marinetti'nin "Bir yarış arabası, Yunan heykellerinden daha güzeldir" sözüyle birebir örtüşen bir ruh halini yansıtır.
Nazım Hikmet, Fütürizmi olduğu gibi kopyalamamış, onu kendi sanatsal ve ideolojik duruşuyla harmanlamıştır. Temel ayrımlar şunlardır:
Nazım Hikmet, Fütürizmin heyecanını, dinamizmini ve biçimsel özgürlüğünü alıp, onu insani ve sosyalist bir temelle yeniden yorumlayarak Türk edebiyatında bir devrim yaratmıştır. O, yalnızca bir "gelecekçi" değil, aynı zamanda bir "ümit" ve "dönüşüm" şairidir. Fütürizm, onun ellerinde, soğuk bir makine estetiği olmaktan çıkıp, daha iyi bir gelecek için yazılan sıcak, devrimci bir marşa dönüşmüştür.