İslam inancının temel taşlarından biri olan ve her yıl Kurban Bayramı ile yâd edilen bu olay, Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail'in Allah'a mutlak teslimiyetlerinin sembolüdür. Sadece bir kurban etme hadisesi değil, derin manevi ve psikolojik boyutları olan bir iman ve sadakat imtihanıdır.
Olay, Kur'an-ı Kerim'in Sâffât Suresi'nin 99-113. ayetlerinde detaylıca anlatılır. Hz. İbrahim, Allah'tan kendisine bir evlat vermesi için dua eder. Duası kabul olunur ve yaşlılığında Hz. İsmail dünyaya gelir. Daha sonra İbrahim (a.s.), rüyasında oğlunu kurban ettiğini görür. Peygamber rüyaları vahiy kabul edildiğinden, bunu Allah'tan bir emir olarak algılar ve oğluna durumu açar.
Kıssanın en çarpıcı yanı, her iki tarafın da gönüllü ve sarsılmaz teslimiyetidir. Hz. İbrahim durumu oğluna söylediğinde, Hz. İsmail'den şu tarihi cevabı alır: "Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın." (Sâffât, 102). Bu diyalog, körü körüne bir itaatten ziyade, şuurlu bir teslimiyet ve Allah'a güveni resmeder.
Hz. İbrahim, oğlunu kurban etmek üzereyken, Allah tarafından durdurulur ve kendisine fidye olarak büyük bir koç gönderilir. Ayette şöyle buyrulur: "Biz ona (İbrahim'e): 'Ey İbrahim! Rüyana gerçekten sadakat gösterdin. İşte biz, iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.' diye seslendik. Şüphesiz bu, apaçık bir imtihandı. Ve biz, (İsmail'in yerine) ona büyük bir kurbanlık fidye verdik." (Sâffât, 104-107).
Bu kıssa, Üç İbrahimî din (İslam, Hristiyanlık, Yahudilik) tarafından da bilinir ve kutsal kabul edilir. Yahudi ve Hristiyan geleneğindeki anlatıda (Tevrat, Tekvin 22) kurban edilmek istenen oğul genellikle Hz. İshak olarak geçer. İslami kaynakların büyük çoğunluğu ise kurban edilenin Hz. İsmail olduğu görüşündedir. Her iki anlayışta da olayın temel mesajı (teslimiyet ve imtihan) aynıdır.
Sonuç olarak, Hz. İsmail kurban olayı, insanlık tarihine kazınmış bir sadakat, güven ve ilahi merhamet dersidir. Sadece bir geçmiş hikayesi değil, inananlar için her daim tazelenmesi gereken bir manevi miras ve ahlaki rehberdir.