Sabahattin Ali'nin kaleme aldığı "Kardeşimin Hikayesi", yalnızca dışsal olayları anlatan bir öykü değil; aynı zamanda karakterlerin iç dünyalarına, çatışmalarına ve toplumsal baskılar karşısındaki savunmasızlıklarına odaklanan derin bir psikolojik portredir. Eser, bireyin iç hesaplaşmalarını ve toplumun dayattığı roller arasında sıkışıp kalmasını inceler.
Hikaye, birkaç katmanlı ana fikir üzerine inşa edilmiştir:
Sabahattin Ali, bu hikayede bireyin iç dünyası ile dış dünya arasındaki uçuruma dikkat çeker. Toplumun katı kurallarının, insanların hatalarını telafi etme şansını nasıl elinden aldığını ve insanı bir ömür boyu sürecek bir pişmanlığa mahkum ettiğini gösterir. Hikaye, okuyucuyu "Acaba ben olsaydım ne yapardım?" sorusuyla baş başa bırakarak, kolayca yargıda bulunmanın tehlikelerine işaret eder.
"Kardeşimin Hikayesi", insan psikolojisinin kırılganlığını, toplumsal yargıların ağırlığını ve geçmişin silinmez izlerini anlatan zamansız bir eserdir. Ana fikir, basit bir "olay örgüsü"nün ötesine geçerek, okuyucuyu empati, bağışlama ve bireyin toplum karşısındaki duruşu üzerine derinlemesine düşünmeye sevk eder. Sabahattin Ali, karakterlerinin içsel çıkmazlarını aktarırken, aslında hepimizin taşıdığı görünmez yükleri edebi bir dille gözler önüne serer.