20. yüzyılın başlarına kadar, Dünya'nın kıtalarının ve okyanuslarının sabit ve değişmez olduğu düşünülüyordu. Ancak Alman meteorolog ve jeofizikçi Alfred Wegener, 1912'de yayınladığı "Kıtaların Kayması" teorisiyle bu yerleşik görüşe meydan okudu. Wegener, kıtaların bir zamanlar birleşik bir süperkıta olduğunu ve zamanla birbirlerinden ayrıldıklarını öne sürdü. Bu radikal fikir, başta büyük eleştiri alsa da, modern Levha Tektoniği Kuramı'nın temelini oluşturdu.
Wegener, teorisini desteklemek için farklı disiplinlerden bir dizi kanıt sundu. Bu kanıtlar, kıtaların bir zamanlar bir arada olduğuna dair ikna edici bir tablo çiziyordu:
Güney Amerika'nın doğu kıyısı ile Afrika'nın batı kıyısının, bir yapbozun parçaları gibi birbirine uyduğunu fark etti. Bu, en belirgin ve görsel kanıttı.
Okyanuslarla ayrılmış kıtalarda benzer fosiller bulunması şaşırtıcıydı. Örneğin, Mesosaurus adlı tatlı su sürüngeni hem Brezilya'da hem de Güney Afrika'da fosil kayıtlarında yer alıyordu. Bu canlının okyanusu yüzerek geçmesi imkansızdı.
Atlas Okyanusu'nun iki yakasında, yaş ve yapı bakımından birebir örtüşen dağ sıraları ve kaya katmanları bulunuyordu. Örneğin, Brezilya'daki ve Batı Afrika'daki eski kayaçlar aynı özellikleri taşıyordu.
Bugün sıcak olan bölgelerde (örneğin Hindistan ve Güney Afrika) geçmişe ait buzul birikintileri (morenler) ve çizik izleri bulunmuştu. Aynı şekilde, şu anda soğuk olan Arktik bölgelerde ise tropikal bitki fosilleri keşfedilmişti. Bu, kıtaların iklim kuşakları boyunca hareket ettiğini gösteriyordu.
Wegener'in teorisi, kanıtları güçlü olmasına rağmen, başlangıçta bilim camiası tarafından büyük ölçüde reddedildi. Bunun temel nedeni, Wegener'in kıtaların "nasıl" hareket ettiğini açıklayacak bir mekanizma önerememesiydi. Kıtaların okyanus tabanını yararak nasıl ilerlediği sorusuna, "yerçekimi veya dünyanın dönüşü" gibi yetersiz kalan güçleri önermişti. Bu zayıf nokta, teorinin uzun süre kabul görmesini engelledi.
Wegener, 1930'da Grönland'a yaptığı bir keşif gezisinde hayatını kaybetti ve teorisinin kabulünü göremedi. Ancak onun açtığı yol, 1950-60'lı yıllarda okyanus tabanı yayılması, deniz tabanı manyetik şeritleri ve sismik aktivite haritaları gibi yeni keşiflerle birleşti. Artık kıtaların değil, üzerlerinde kıtaların da bulunduğu devasa litosferik levhaların hareket ettiği anlaşıldı. Wegener'in "Kıta Kayması", yerini çok daha kapsamlı olan Levha Tektoniği Kuramı'na bıraktı.
Alfred Wegener, disiplinlerarası kanıtları bir araya getirerek, bilim dünyasını kökten değiştirecek bir fikrin tohumlarını attı. Cesur, öngörülü ve birleştirici bir bilim insanı olarak, jeolojideki en büyük paradigma değişimlerinden birinin başlatıcısı oldu. Bugün, depremlerin, volkanların, dağların ve okyanus havzalarının oluşumunu onun mirasını taşıyan Levha Tektoniği Kuramı ile açıklıyoruz. Wegener, bize Dünya'nın durağan bir gezegen değil, dinamik ve sürekli evrim halinde olan canlı bir sistem olduğunu gösterdi.
🌟 Özetle: Alfred Wegener, eksik bir mekanizma sunsa da, doğru soruyu soran ve doğru kanıtları bir araya getiren bir öncüydü. Onun çalışması, modern yer bilimlerinin temel taşıdır.