Kurtuluş Savaşı'nın en kritik döneminde imzalanan Moskova Antlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin uluslararası alanda tanınmasında ve savaşın seyrinin değişmesinde belirleyici bir rol oynamıştır. Bu antlaşma, yalnızca bir dostluk belgesi değil, aynı zamanda iki ülkenin ortak düşmanlara karşı stratejik bir ittifak kurması anlamına geliyordu.
1920 sonlarına gelindiğinde, TBMM Hükümeti Batı'da Yunan ordusuyla, Doğu'da ise Ermeni çeteleriyle savaş halindeydi. İtilaf Devletleri tarafından tamamen yalnız bırakılan Ankara Hükümeti, diplomatik ve askeri destek arayışı içindeydi. Bu noktada, Bolşevik İhtilali sonrasında Batılı devletler tarafından dışlanan Sovyet Rusya doğal bir müttefik olarak belirdi. İki taraf da İngiltere başta olmak üzere ortak düşmanlara sahipti.
Görüşmeler, Bekir Sami Bey başkanlığındaki ilk heyetin başarısız olmasının ardından, Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk başkanlığındaki ikinci heyetle devam etti. Uzun müzakereler sonucunda, 16 Mart 1921'de "Türkiye ile Rusya Arasında Kardeşlik Antlaşması" olarak da anılan antlaşma imzalandı.
Bu antlaşma, Kurtuluş Savaşı'nın kaderini doğrudan etkilemiştir.
Ankara Hükümeti, İstanbul Hükümeti'nden bağımsız olarak büyük bir güçle antlaşma imzalayarak "tek muhatap" olduğunu tüm dünyaya gösterdi.
Doğu sınırı kesin olarak güvence altına alındı. Bu sayede, Doğu'daki birlikler Batı Cephesi'ne kaydırılabildi ve Sakarya Meydan Muharebesi ile Büyük Taarruz için kritik bir askeri avantaj sağlandı.
Sovyet yardımları, düzenli ordunun teçhizat ve iaşe ihtiyacının karşılanmasında kullanıldı. Bu destek olmasaydı, savaşın seyri çok daha zorlu olabilirdi.
Antlaşma, Türkiye'yi Batı'ya karşı pazarlık masasında daha güçlü bir konuma getirdi. Özellikle Lozan görüşmelerinde Sovyetlerle kurulan bu yakınlık, diplomatik bir koz olarak kullanıldı.
Moskova Antlaşması, Türk dış politikasının "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesinin ilk somut adımlarından biridir. Pragmatik ve gerçekçi bir diplomasi örneği olan bu antlaşma, milli mücadelenin en zor anında hem meşruiyet hem de kaynak sağlayarak zaferin yolunu açmıştır. Sadece bir savaş dönemi ittifakı değil, Soğuk Savaş yıllarına kadar sürecek olan Türk-Sovyet ilişkilerinin de temel çerçevesini çizmiştir.