Victor Hugo’nun 1831’de yayımlanan başyapıtı Notre Dame’ın Kamburu, sadece bir tarihi roman değil, aynı zamanda bir mimari aşk mektubu, güçlü bir sosyal eleştiri ve insan ruhunun derinliklerine inen bir trajedidir. Roman, 15. yüzyıl Paris’inde, görkemli Notre Dame Katedrali’nin gölgesinde geçen, iç içe geçmiş hayatları anlatır.
Roman, fiziksel ve toplumsal dışlanmışlık, güzellik-çirkinlik ikilemi, kader, tutku ve mimarinin kalıcı belleği gibi güçlü temalar üzerine kuruludur. Hugo, kambur Quasimodo, güzel çingene Esmeralda, takıntılı rahip Claude Frollo ve yakışıklı subay Phoebus üzerinden, toplumun önyargılarını, ikiyüzlülüğünü ve adaletsizliğini gözler önüne serer.
Victor Hugo, romanı yazarken önemli bir sosyal amacı da gözetiyordu: Notre Dame Katedrali’ni kurtarmak. 19. yüzyıl başlarında bakımsız ve harap durumda olan katedral, yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Hugo, romanıyla halkın ve yetkililerin dikkatini bu gotik mimari şahesere çekmeyi başardı. Kitabın büyük popülaritesi, katedralin restore edilmesi için büyük bir kamuoyu oluşturdu ve nihayetinde 1845’te kapsamlı bir restorasyon başladı.
Roman, Gotik ve Romantik akımların mükemmel bir sentezidir. Hugo, olay örgüsünden çok, karakterlerin iç dünyalarına, Paris şehrinin canlı tasvirlerine ve katedralin adeta bir karakter gibi sunulduğu betimlemelere ağırlık verir. Yazar, sık sık hikâyeyi keserek tarihi, mimari ve felsefi uzun denemelere yer verir. Bu, okuyucuya dönemin ruhunu derinden hissettirir.
Notre Dame’ın Kamburu, sayısız tiyatro oyununa, filme (en ünlüsü 1939 ve 1996 Disney uyarlamaları), müzikal ve baleye uyarlanmıştır. Quasimodo, “canavar” klişesini alt üst eden, sempati uyandıran bir anti-kahraman olarak popüler kültürde ölümsüzleşmiştir.
Notre Dame’ın Kamburu, sadece bir aşk ve intikam hikâyesi değil; bir şehrin, bir yapının ve insan yüreğinin taşlaşmış ve canlı dokusunu anlatan devasa bir fresktir. Victor Hugo, bu eserle bize şunu hatırlatır: “Mimari, insanlığın büyük kitabıdır.” Roman, bu kitabın en görkemli sayfalarından birini okuyucuya sunarken, içindeki karakterlerin trajedisiyle de yüzyıllar sonra bile yüreğimizi sızlatmaya devam ediyor.