Charles Dickens'ın ölümsüz eseri Oliver Twist, sanılanın aksine sadece bir yetim çocuğun hikayesini anlatmaz. Roman, **19. yüzyıl Victoria dönemi İngilteresi'nin** acımasız sosyal gerçeklerini, yoksulluğu, sınıf ayrımını ve çocuk işçiliğini sert bir dille eleştiren sosyal bir manifesto niteliği taşır. Ana fikir, bireyin doğuştan gelen karakterinin, içine doğduğu acımasız toplumsal koşullar tarafından nasıl şekillendirildiğini ve **"iyilik"** ile **"kötülüğün"** genellikle seçimden değil, şartlardan kaynaklandığını gözler önüne sermektir.
Dickens, Yoksulluk Yasaları ve onları uygulayan kurumları (çalışma evleri) açıkça hedef alır. Oliver'ın açlıktan "biraz daha" çorba istemeye cesaret etmesi, sistemin merhametsizliğinin simgesel bir anıdır. Roman, yoksulluğun bir suç veya ahlaki zaaf değil, toplumsal düzenin bir ürünü olduğu fikrini işler.
Oliver, kirli ve suç dolu bir dünyada safiyane iyiliğini koruyan bir semboldür. Bu, yazarın "doğuştan gelen iyilik" inancını yansıtır. Fagin'in çetesine rağmen Oliver'ın çalmayı reddetmesi, insan ruhunun bozulmamış doğasına dair bir umut ışığıdır.
Londra, romanda bir karakter gibidir. Bir yanda zenginliğin ve refahın, diğer yanda sefaletin ve suçun merkezidir. Oliver'ın macerası, okuru şehrin arka sokaklarına, hanlara ve suç yuvalarına götürerek, medeniyetin görkemli yüzünün ardındaki çürümeyi gösterir.
Roman, "soylu" karakterlerin bile ahlaki açıdan kusurlu olabileceğini (Mr. Bumble), "alt tabakadan" gelenlerin ise (Nancy) büyük bir fedakarlık ve ahlaki cesaret gösterebileceğini vurgulayarak toplumsal önyargıları yıkar. Nancy'nin trajik kaderi, bu ikiyüzlü düzende iyiliğin bedelinin ne kadar ağır olabileceğinin kanıtıdır.
Oliver Twist, sadece tarihsel bir belge değildir. Eser, **günümüzde hala devam eden çocuk yoksulluğu, sosyal eşitsizlik ve sömürü** gibi evrensel sorunlar nedeniyle şaşırtıcı derecede güncel kalmıştır. Dickens'ın bize hatırlattığı ana fikir şudur: Toplum, en savunmasız bireylerine nasıl davrandığıyla yargılanır. Oliver'ın nihai kurtuluşu, umudun ve insanlığın zaferini temsil etse de, roman asıl gücünü, bu mutlu sona giden yolda gösterdiği acımasız gerçeklerden alır.
Roman, okuyucuyu rahatsız eder, düşündürür ve en önemlisi, **değişim için sorumluluk almaya** davet eder. İşte bu nedenle Oliver Twist, edebiyat tarihinin en güçlü sosyal eleştirilerinden biri olmayı sürdürmektedir.