Brezilya edebiyatının unutulmaz yazarı José Mauro de Vasconcelos'un kaleme aldığı Şeker Portakalı, yayımlandığı 1968 yılından beri dünyanın dört bir yanında okurların kalbinde taht kurmuş bir başyapıttır. Yalın ve samimi anlatımıyla, insanın içini burkan, umut veren ve hayata dair derin izler bırakan bu roman, sadece bir çocuğun hikâyesini değil, hayal gücünün, sevginin ve yoksulluğun iç içe geçtiği evrensel bir portreyi sunar.
Şeker Portakalı, beş yaşındaki Zeze adlı yaramaz, zeki ve hayalperest bir çocuğun gözünden yaşamı, aile ilişkilerini, yoksulluğu ve saf sevgiyi anlatır. Romanın kalbi, Zeze'nin içindeki iki zıt karakterde atar: Şeytani yönüyle yaptığı yaramazlıklar ve "küçük bir yetişkin" olan olgun, hassas yönü.
Kitabın işlediği başlıca temalar şunlardır:
Zeze, yoksul bir ailenin en küçük çocuğudur. Aşırı zekası ve yaramazlıkları nedeniyle ailesi ve mahalleli tarafından "şeytan" olarak görülür. Ancak o, aslında sevilmeye ve değer görmeye hasret, içinde koskoca bir dünya barındıran hassas bir çocuktur. En büyük tesellisi ve sırdaşı, kendisinin "Şeker Portakalı" adını verdiği küçük bir portakal fidanıdır.
Zeze'nin hayatı, mahalleye taşınan Portekizli bir adam olan Manuel Valadares ile kesiştiğinde değişir. Zeze başta onu korkutmak için planlar yapsa da, Bay Minguinho'nun sakin ve sevgi dolu tavrı, aralarında benzersiz bir bağın oluşmasına vesile olur. Bu adam, Zeze'ye hayatında ilk kez gerçek bir babacan şefkati, sabırı ve anlayışı gösterir. Onunla geçirdiği zamanlar, Zeze'nin en mutlu anları olur.
Bu derin ve saf bağ, beklenmedik bir trajediyle sarsılır. Zeze, hayatındaki bu en önemli insanı kaybeder. Bu kayıp, Zeze için sadece bir dostun değil, güven, sevgi ve sığınak olan her şeyin yitirilmesi anlamına gelir. Roman, Zeze'nin bu dayanılmaz acıyla nasıl başa çıkmaya çalıştığını ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir "büyüme" anıyla son bulur. Şeker Portakalı fidanı, bu değişimin ve kaybın sembolü olarak kalır.
Şeker Portakalı, okuyucuyu çocukluğun saf duygularına götüren, sevginin ve ilginin insan gelişimindeki kritik rolünü hatırlatan güçlü bir romandır. Zeze'nin hikâyesi, her yetişkinin içinde yaşayan çocuğa dokunur ve "görünmeyen" çocukların dünyasına dair derin bir empati kurmamızı sağlar. Sade ve akıcı anlatımına rağmen, bıraktığı duygusal etki uzun süre silinmeyecek, evrensel bir hikâyedir.
Bu kitap, sadece bir çocuğun değil, insan olmanın, sevmenin, hayal kurmanın ve kaybetmenin naif ama bir o kadar da güçlü bir anlatımıdır. 🍊