Albert Camus'nün başyapıtı "Yabancı", edebiyat tarihinin en çok tartışılan ve yorumlanan eserlerinden biridir. Roman, baş karakteri Meursault aracılığıyla absürdizm, yabancılaşma, ölüm ve anlam arayışı gibi derin temaları işler. Meursault'nun kayıtsızlığı ve toplumsal normlara uymaması, okuyucuyu sarsar ve kendi değerlerini sorgulamaya iter.
Meursault, Cezayir'de yaşayan, sıradan bir ofis çalışanıdır. Annesinin ölümüyle başlayan roman, Meursault'nun bu olaya gösterdiği alışılmadık tepkilerle dikkat çeker. Duygusal bir kopukluk içinde olan Meursault, annesinin cenazesine neredeyse hiç üzülmez ve ertesi gün sevgilisi Marie ile denize gider.
Romanın dönüm noktası, Meursault'nun bir Arap'ı öldürmesidir. Bu cinayet, Meursault'nun hayatını tamamen değiştirir. Ancak, Meursault'nun cinayeti işleme nedeni, klasik bir suç motivasyonundan farklıdır. Güneşin yakıcılığı ve anlık bir dürtü sonucu gerçekleşen bu eylem, Meursault'nun absürt dünyasının bir yansımasıdır.
Meursault'nun yargılanma süreci, cinayetten çok, karakterinin ve yaşam tarzının yargılanmasına dönüşür. Savcı, Meursault'nun annesinin cenazesindeki davranışlarını ve duygusal kopukluğunu kullanarak onu suçlu göstermeye çalışır. Bu durum, adaletin subjektifliğini ve toplumsal beklentilerin birey üzerindeki baskısını gözler önüne serer.
"Yabancı", Albert Camus'nün felsefi görüşü olan absürdizmin en önemli örneklerinden biridir. Absürdizm, insanın anlam arayışı ile evrenin anlamsızlığı arasındaki çatışmayı vurgular. Meursault, bu absürt dünyanın bir temsilcisidir. Yaşamın anlamsızlığına karşı kayıtsız bir tavır sergiler ve kendi içsel doğrularına göre hareket eder.
"Yabancı"yı okurken, Meursault'nun karakterini ve eylemlerini yargılamaktan ziyade anlamaya çalışmak önemlidir. Roman, okuyucuyu kendi değerlerini ve yaşam felsefesini sorgulamaya davet eder. Absürdizm, yabancılaşma, ölüm gibi temaları derinlemesine düşünmek, romanın sunduğu zenginliği keşfetmeye yardımcı olacaktır.
"Yabancı", sadece bir roman değil, aynı zamanda bir felsefi sorgulamadır. Meursault'nun absürt dünyasına adım atmak, okuyucuyu kendi varoluşsal yolculuğuna çıkarır.