Yahya Kemal Beyatlı'nın belki de en çok bilinen ve en hüzünlü şiiri olan "Sessiz Gemi", Türk edebiyatının ölüm temasını en lirik ve estetik şekilde işleyen metinlerinden biridir. 1921 yılında yayımlanan bu şiir, sadece bir vedadan değil, kaçınılmaz sona, ebediyete doğru yapılan tek kişilik ve sessiz bir yolculuğun derin bir tasviridir.
Şiirin, şairin çok sevdiği annesi Nakiye Hanım'ın vefatından sonra yazıldığı düşünülmektedir. Ayrıca, Yahya Kemal'in "Ölüm" başlıklı bir şiirinin ilk dörtlüğünden yola çıkarak genişlettiği ve mükemmel bir forma ulaştırdığı bilinir. Şiirdeki "gemi" imgesi, Batı edebiyatında da sık kullanılan, ölüm ve son yolculuğun kadim bir sembolüdür.
Şiirin merkezindeki tema ölümdür. Ancak bu, korkutucu veya ürkütücü bir ölüm değil, hüzünlü, dingin ve tek başına çıkılan bir yolculuk olarak resmedilir. "Artık demir almak günü gelmişse zamandan", "hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol" ve "kimse bilmez, kimse bilmez" dizeleri, bu yolculuğun ne kadar kişisel ve dışarıdan görülemez olduğunu vurgular. Ölüm, bir toplulukla değil, yalnız başına yaşanacak bir sondur.
Şiirde güçlü bir veda duygusu hakimdir. Gemi, "o uykusuz gece" sessizce limandan ayrılır. Bu, sevenlerin haberdar bile olamayacağı, geride kalanlar için cevapsız sorularla dolu bir ayrılıştır. "Gemim harbi limana ne zaman varır?" sorusu, ölümün zamanını bilememenin ve geride kalanların bekleme ıstırabının ifadesidir.
Gemi, "meçhule giden bir gemi" olarak tanımlanır. Bu, ölüm sonrasına dair bir bilinmezliği işaret eder. Ancak bu meçhul, korkutucu değil, şiirsel bir gizemle çevrilidir. Son dörtlükteki "Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli" ifadesi, acıyı geride kalanlara yükler. Giden (ölen) için yolculuk tamamlanmış, yeni bir huzur alanına varılmış olabilir.
Yahya Kemal, şiirde son derece yalın, ancak derin anlamlar yüklenmiş bir dil kullanır. Ahenk, uyak ve ritim mükemmeldir. Her dörtlük, adeta bir tablo gibi, zihnimizde görüntüler canlandırır. Şiirin tekrarlarla ("kimse bilmez, kimse bilmez") oluşturduğu müzikalite, hüznü ve gizemi pekiştirir. Bu sadelik ve ahenk, şiirin hafızalara bu kadar kolay kazınmasını sağlamıştır.
"Sessiz Gemi", evrensel bir insanlık deneyimi olan ölümü, her türlü dinî ve felsefi söylemin ötesinde, saf bir duygu ve estetik düzlemde ele alır. Her okuyucu, sevdiklerini kaybetmenin hüznünü, kaçınılmaz sonun bilincini ve vedalaşmanın tarifsiz ağırlığını bu şiirin dizelerinde bulur. Yahya Kemal, korkutucu olanı, güzelleştirerek ve şiirselleştirerek anlatır, böylece okuyucuya hüzünlü ama aynı zamanda katartik (arındırıcı) bir deneyim yaşatır. Bu yüzden, yıllar geçse de "Sessiz Gemi", Türk edebiyatının en "insan" şiirlerinden biri olarak okunmaya ve duygulandırmaya devam edecektir.