Reşat Nuri Güntekin'in 1930 yılında yayımlanan Yaprak Dökümü romanı, Türk toplumunun Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş sürecindeki hızlı sosyal dönüşümü, bir aile dramı üzerinden ustalıkla anlatır. Roman, sadece bireysel trajedileri değil, bir dönemin toplumsal çatışmalarını, değer erozyonunu ve kültürel yabancılaşmayı da mercek altına alır.
Romanın merkezinde, namus, dürüstlük, aile birliği ggeleneksel değerlere sıkı sıkıya bağlı Ali Rıza Bey ve onun değişen dünyaya ayak uydurmaya çalışan çocukları yer alır. Ali Rıza Bey, eski neslin temsilcisi olarak, toplumdaki hızlı değişimi anlamakta ve kabullenmekte zorlanır. Onun katı ahlaki duruşu, çocuklarının benimsediği bireycilik, lüks tutkusu ve statü arayışı ile çarpışır.
Romanın ismi, bu sosyal değişim sürecinin sonucunu mükemmel özetler: Bir ağacın yapraklarının teker teker dökülmesi gibi, aile bireyleri de birer birer kaybedilir. Bu metafor, sadece bir ailenin değil, geleneksel toplum yapısının da çözülüşünü simgeler. Her kayıp (iffet, saygınlık, birlik, maddi varlık), değişen koşullara uyum sağlayamamanın bedelidir.
Yaprak Dökümü, modernleşme sancıları çeken bir toplumun iç hesaplaşmasının edebiyattaki yansımasıdır. Reşat Nuri Güntekin, okuyucuyu basit bir aile trajedisinin ötesine taşıyarak, sosyal değişimin yıkıcı ve yapıcı tüm boyutlarını sorgulatır. Roman, değişimin kaçınılmaz olduğunu, ancak bu süreçte ahlaki değerlerin ve aile bağlarının korunmasının ne denli hayati olduğuna dair güçlü bir uyarı niteliği taşır. Bu yönüyle, sadece 1930'lar Türkiye'sinin değil, benzer geçiş dönemleri yaşayan her toplumun anlayabileceği evrensel bir eserdir.