Yerçekimi denince hemen hepimizin aklına, ağacın altında oturan Isaac Newton'un kafasına düşen bir elma ve bu olaydan ilham alarak yerçekimi yasasını keşfetmesi gelir. Peki bu hikaye ne kadar gerçek? Yerçekimi fikrini gerçekten Newton mu "buldu"? Gelin bu ikonik hikayenin perde arkasını ve bilim tarihindeki yerini birlikte inceleyelim.
Newton, yerçekimi kanununu formüle eden kişidir, ancak yerçekimi fikri çok daha eskilere dayanır. Antik Yunan filozoflarından Aristoteles, ağır cisimlerin doğal yerlerine dönme eğiliminde olduğunu savunmuştu. 17. yüzyıla gelindiğinde ise Galileo Galilei, farklı ağırlıktaki cisimlerin (hava direnci hariç) aynı hızda düştüğünü gösteren deneyler yapmıştı. Newton, bu birikmiş bilgiyi alıp evrensel bir matematiksel yasaya dönüştüren isim oldu.
Ünlü hikayeye göre, 1666 yılında Newton, Woolsthorpe'taki aile çiftliğinde bir elma ağacının altında otururken kafasına bir elma düşer. Bu olay, onun "cisimlerin neden dünyaya düştüğü" ve "bu kuvvetin Ay'ı yörüngede tutan kuvvetle aynı olup olmadığı" üzerine düşünmesine sebep olur.
Newton'un katkısı, elma hikayesinden çok daha derindir. 1687'de yayınlanan eseri Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) ile şu temel yasayı formüle etmiştir:
Evrendeki her bir cisim, diğer her bir cismi, kütlelerinin çarpımı ile doğru, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılı bir kuvvetle çeker.
Matematiksel ifadesi ise şöyledir:
\[ F = G \frac{m_1 m_2}{r^2} \]
Burada \( F \) çekim kuvveti, \( G \) evrensel çekim sabiti, \( m_1 \) ve \( m_2 \) iki cismin kütleleri, \( r \) ise aralarındaki mesafedir.
Newton'un yasaları yaklaşık 200 yıl mutlak doğru kabul edildi. Ancak 20. yüzyılda Albert Einstein, Genel Görelilik Teorisi (1915) ile yerçekimine tamamen yeni bir bakış getirdi. Einstein'a göre yerçekimi, kütlenin uzay-zaman dokusunda yarattığı bir eğrilikten ibaretti. Bu teori, çok güçlü çekim alanlarında (kara delikler) veya çok hassas ölçümlerde (Merkür'ün yörüngesindeki sapma) Newton mekaniğinden daha doğru sonuçlar verdi.
Newton'un elma hikayesi, bilimsel bir keşfin nasıl basit bir gözlemden doğabileceğini simgeleyen güçlü bir metafor haline gelmiştir. Gerçekte ise Newton'un başarısı, gözlem, sorgulama, matematiksel modelleme ve önceki bilgileri sentezleme yeteneğinde yatar. Yerçekimi kanununun keşfi, insanlığın evreni anlama çabasında bir dönüm noktasıdır ve bize, en sıradan olayların bile derin bilimsel gerçeklere kapı aralayabileceğini hatırlatır.
Belki de o elma hiç düşmemiş olabilir, ama Newton'un zihninde filizlenen fikir, bilim dünyasının seyrini değiştirmiş ve bugünkü teknolojik çağa giden yolda en sağlam taşlardan birini döşemiştir.