Cengiz Aytmatov'un 1963 yılında yayımlanan ve dünya edebiyatında derin izler bırakan eseri "Toprak Ana", savaşın yıkıcılığını, kaybın acısını ve insanın doğayla olan kadim bağını merkezine alan bir başyapıttır. Roman, sıradan bir Kırgız köylüsünün gözünden, İkinci Dünya Savaşı'nın Sovyetler Birliği'ndeki yansımalarını ve bu sürecin insan ruhunda açtığı onulmaz yaraları anlatır. İşte bu etkileyici hikayenin kısa bir özeti.
Roman, yaşlı bir kadın olan Tolgonay'ın, tarlasıyla ve "Toprak Ana" ile yaptığı içsel konuşmayla başlar. Onun hikayesi, savaş öncesindeki mutlu aile hayatı, savaşın patlak vermesiyle birlikte yaşanan kopuş ve ardından gelen acılarla şekillenir. Tolgonay, savaşa üç oğlunu ve kocasını gönderir ve hiçbirinden sağ olarak dönüş haberi alamaz.
Romanın temel çatışması, savaş ile barış, ölüm ile yaşam, umut ile umutsuzluk arasındadır. Tolgonay'ın her bir kaybı, onun ve etrafındakilerin hayatında derin bir boşluk açar:
Tüm bu kayıplara rağmen Tolgonay, hayata tutunmaya çalışır. Ona güç veren, gelini Aliman ve torununun çocuğu olur. Aliman'ın hikayesi de ayrı bir trajedidir; kocası cephedeyken doğum yaparken ölür. Tolgonay, bu yetim çocuğu büyüterek, yaşamın sürekliliğine ve toprağın bereketine olan inancını sürdürür.
"Toprak Ana", adından da anlaşılacağı gibi, toprağı bir ana figürü olarak yüceltir. Romanın ana mesajları şunlardır:
Cengiz Aytmatov, "Toprak Ana" ile okuyucuyu derin bir insanlık durumuyla yüzleştirir. Roman, savaşın istatistiklerin ötesinde, bir bir yok ettiği hayatların ve geride kalanların sessiz çığlığının edebiyattaki en güçlü yansımalarından biridir. Tolgonay'ın toprakla konuşması, aslında tüm insanlığın barış, huzur ve adalet arayışının metaforik bir anlatımıdır. Eser, evrensel mesajlarıyla sadece bir dönemin değil, tüm zamanların hikayesidir.